40 yaşındaki Andreas, kendini garip bir şehirde bulur. Oranın neresi olduğu veya nasıl geldiği hakkında en ufak bir fikri yoktur. Bir işi, evi ve karısı vardır. Bir şeylerin yanlış gittiğinin farkına varır ve şehirden kaçmaya çalışır fakat bir çıkış yolu yoktur. Hugo isminde bir adamla tanışır ve onun kaçmasına yardım edebileceğini düşünür. Öteki dünyaya kaçmak için ufak da olsa bir ışık doğunca, bu şansını sonuna kadar kullanmaya karar verir * Çok ama çok güzel. Norveç sinemasının incisi diyebilirim, günümüzün, özellikle de kuzey ülkelerinin sorunsuz yaşantılarına sorun katmalarını hicvediyor * Andreas mutsuz çünkü sanal bir ortamda yaşadığını fark ediyor. Aslında yemeklerin tat vermediği, içkilerin sarhoş etmediği, kimsenin "insani" duygular göstermediği bir dünya orası; "The Truman Show" tarzı bir yapay cennet. Filmin meselesi tam da bu: Konformizmin adeta bir din haline gelmesi